Sarte, “Varoluş, özden önce gelir” demişti. Didem Madak ise “Hikayeme, hayat yazmak istiyorum” der. İnsan üzerine farklı sahalarda eser veren mevcut iki kişi nasıl bir ortaklıkta buluşuyorlar? Hayat ve hikaye arasında nasıl ve ne yönde bir bağlantı var?
Sartre yıllar öncesinde “Varoluş, özden önce gelir” demişti. Lise yıllarında, bir felsefe dersinde bu cümleyi anlamam kolay olmamıştı. Bugün ise mevcut cümlenin, Sartre’nin felsefesini iyi özetleyebilecek bir alıntı olduğunu biliyorum. Yazımın başrolü Sartre olmasa da onu anlamak, devam açısından iyi bir başlangıç olacaktır. Sartre temelde; anne bedeninde başlayan ve dünyaya gelmemiz ile de devam eden süreci "var oluş" olarak isimlendirir. Var olduktan sonra da hayatımızı yönlendirmemizi sağlayan özümüzün oluştuğunu söyler. Öz ile kast ettiği ise mizaç ve karakter özelliklerimiz ve bunların günlük hayata yansıyan düşünce, duygu ve davranış alt başlıklarıdır. Sartre' ye göre var oluştan yani dünyaya gelmeden önce bir özümüz yoktur. Dünyaya gelmemizle birlikte, seçimlerimizde özgür olduğumuz ama bir yandan da sorumlu olduğumuz bir süreç bizi bekler. Sorumlu olduğumuz evrende de seçimlerimizle kendimize bir öz oluştururuz. Cebimizde bu girizgahın olması önemlidir.
Yazının başrolü ise sevdiğim bir şair olan Didem Madak’ın mısrası olacak: “Hikayeme bir hayat yazmak istiyorum” Okuduğum anda bende bir yerlere dokunan ve düşünsel bir uğraş içerisine girmeme neden olan mısrayı Varoluşçuluk ve Varoluşçu Psikoterapi açısından ele almamız mümkün. Elimizde iki kavram bulunmaktadır: Hayat ve hikaye. Tıpki Sarte’nin varoluş ve öz kavramları gibi. Sartre; kavramlarına geçmişin bakış açısından farklılaşarak tersi bir yönde bakmıştı. Belirlenmiş bir özden, sonra gelen var oluşu reddetmişti. Peki, aynı yön meselesini şairimizin kavramları için de düşünebilir miyiz? Hayattan hikayeye doğru giden bir yol mu yoksa hikayeden hayata giden bir yol mu vardır? Şair: “Hikayeme bir hayat yazmak istiyorum”, demişti. Ne kast ediyor olabilir?
Benlik, "ben" hakkındaki bilinçtir. Ben, dış dünya ile kendimize çizdiğimiz sınırdan içerde kalanı ifade eder. Herbirimizin kendi benine dair olumlu ve olumsuz farkındalıkları bulunmaktadır. Bazı şeyleri yapabiliyoruz, bazı şeyleri yapamıyoruz. Bazı şeyler bizim için daha kolay ve zevk veriyor, bazı şeyler ise bizim için daha zor ve uğraştırıcı. Kabaca özelliklerimizin bazıları olumlu bazıları olumsuzdur. "Hayatımıza hikaye yazmak", olumlu olarak sınıflandırabileceğimiz özelliklerle kendimize bir tanıtım oluşturmaktır. Oysa olumsuz diyebileceğimiz özelliklerimiz bizimledir ama hikaye dışı kalmıştır. Ta ki hayatımızda bir yolunda gitmeyen durumla karşılaşana kadar. O zaman benliğimizin olumsuz diyeceğimiz kısımları gün yüzüne çıkar. Kusurlu ego parçaları olarak isimlendirebiliriz. Kusurlu ego parçaları; memnun olmadığımız anne ilişkimiz, yetersiz fiziksel becerimiz ya da ilişkilerimizde kendimizi rahat hissedememe gibi birçok konuda ve birçok şekilde olabilir. "Hikayemize hayat yazmak" ise egomuzun güçlü yönleriyle birlikte kusurlu ego parçalarımızı da kabul ederek birnevi bahçemizin tamamına su vermektir. Kendimizi olumlu, olumsuz, artı ve eksi yönlerimizle kabul etmek ve kendimizi yaşamak demektir.
Comments